14 Ekim 2014 Salı

IŞİD GERÇEĞİ ÜZERİNE BAZI TESPİTLER

Ortadoğu'nun jeostratejik konumu diğer bölgelere nazaran önemli bir noktadır. Çünkü; burası eski dünyanın kalbidir merkezidir. 

Dikkat edilirse, Bağdat, Moskova’ya, Pekin’e, Singapur’a, Johannesburg’a eşit uzaklıktadır. 

Dolayısıyla bu bölgenin doğrudan militer denetimi, emperyalistlere uzun mesafedeki bölgelere askeri birliklerini kolay ulaştırma, 
kolay müdahale imkânı demek; Ve üçüncüsü de bölgedeki rejimler çok zayıf. 

Yenmesi kolay ülkeler. Mesela Uzak Doğu dikkate alınırsa, orada kötü bir deney yaşadılar. Vietnam’da ABD yenildi...

Yakın zaman da ABD'nin kendi elleriyle var ettiği'' IŞİD'' organizasyonunu sınırlarımıza uzanan ve bölge coğrafyasını kapsayan bir operasyon ve daha büyük planın parçası olduğuna tanık olduğumuz bu gelişmelerle tarihin tekrar ettiğini görüyoruz.

Aslında Irak işgaliyle başlayan ve sonrası Suriye'ye sıra gelen ve ardından IŞİD'le Kobanê'ye uzanan bir çok derin bir bölgesel oyunun ortasında olduğumuzu unutuyoruz!

ABD yönetimi, Suriye hükümet güçleri yenilinceye kadar IŞİD organizasyonuna/örgütüne destek vermeye devam edecek.Bir yandan Kürtlere destek olduğunu,öte yandan bu karışıklık zemininden istifade ederek çözüm noktası olacağının sinyallerini verecek.

Ortadoğu'da olup bitenlerin, belli bir bölümünü ve onun temelini oluşturan kriz hakkında kısa da olsa bilgi vermeyi amaçladım. Çünkü; insanlarımızın yorum ve değerlendirmeleri Kapitalizmin krizini algılamaktan ve analiz etmekten çok uzak. 

Bu perspektifte konuyu iyi anlayabilmek için bazı yazarların düşüncelerini ve haberleri paylaşacağım.


* Suriye yönetimi, Rusya’yı zayıflatma politikasının bir enstrümanı olarak ABD’nin esas hedefi olarak kalmaya elbette devam edecek.Çünkü: ABD’nin IŞİD örgütünü var etmesindeki esas amacı, Ortadoğu başta olmak üzere, Rusya,Çin ve Hindistan bölgesi iç kısmı ve derinliklerine kadar etkili olacak güçlü bir istikrarsızlık dalgasını yaratmak istiyorlar.

* Bunlardan biri olan sayın Haluk Gerger diyor ki: "Türkiye'nin Ortadoğu'ya ilişkin politikasının iki ayağı var. Biri Amerikan stratejisine eklemlenmiş olmaktan kaynaklı.İkinci;kendi özel meselesi,Kürt sorunu.(...) Türkiye iki arada bir derede kalıyor.Çünkü: Amerika'ya eklemlenme IŞİD'le mücadeleyi gerekli kılmıyor.(...) IŞİD,Türkiye adına Kürtlere karşı vekalet savaşı yürüttü,yürütüyor". Haluk Gerger, iki arada bir derede kaldığı içindir ki, savaşanlardan sadece birisinin yani IŞID’in vekalet savaşı verdiğini söylüyor. Peki ya Irak Devleti, Güney Kürdistan’daki Federe Kürt Devleti veya Suriye, Türkiye ve savaşın içindeki örgütler ve partiler? Bunlar, dünya sermayesinin ortaya çıkardığı vekalet savaşının içine çekilmemişler mi? Dünya sermayesi adına geliştirilen bir savaşta, o savaşın içinde yer alan tüm aktörler vekalet savaşı adına savaşmıyorlar mı?

* Teslim Töre,Türkiye’yi Kim Kurtarır?“ başlıklı yazısında "IŞID herhangi bir örgüt değil, emperyalizm ve siyonizm’in güdümlü bir projesi olarak bölgeye salındı. Şimdilik Irak’taki işlevi bitti. Artık imha sürecine girdi. Ancak IŞID imha edilirken, IŞID’in tanıklığı ile Türkiye’nin BM nezdinde suçlu duruma düşürülerek, Lahey Adalet Divanı‘nın önüne çıkartılarak, hırpalanmasının hazırlığı yapılıyor“ demesi ve arkasından aynı yazısında "… emperyalizmin Türkiye’yi bir Irak, Libya, Suriye gibi görüp değerlendirmesi düşünülemez. Kendi sermayesini, sermayesi için yapılandırdığı ekonomi-politiği, işgal ettiği Irak, dağıtmış olduğu Libya, dağıtmaya çalıştığı Suriye gibi bir işleme tabi tutamaz“ cümleleri yine bir arada iki derede kalma örneklerinden birini sunuyor. IŞID, emperyalizm ve siyonizm tarafından bölgeye salınıyor, bir süre sonra işlevi bitiyor (!) ve IŞID‘i imha süreci başlıyor! Ayrıca her ne kadar emperyalizm Türkiye’yi Lahey Adalet Divanı önüne çıkarmak ve hırpalamak istiyorsa da, Türkiye’yi Irak, Libya ve Suriye gibi değerlendiremez, dağıtamaz! Sebep: Çünkü Türkiye’de kendi sermayesi var, sermayesi için yapılandırdığı bir ekonomi-politik var! Yani Irak, Libya ve Suriye’de kendi sermayesi olmadığı için, bu ülkelerin başına bunlar getiriliyor!

* Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) Irak ve Suriye’de yapılan hava harekâtı akıllara durgunluk verici: Yalnızca hava harekâtıyla yapılan bombardıman marifetiyle terörist diye bilinen bir örgüt yok edilemez. ABD ve Körfez İşbirliği Konseyi güçleri, Irak Devleti ve Kürtlere ait kara ordu birlikleriyle birlikte Irak’taki faaliyetlerini iki katına çıkardılar. Oysa var edilen “İslam Devlet” ile savaşmak üzere Suriye’de hiçbir askeri güçleri yok. ABD Genelkurmay Başkanlığı Operasyonlar Komutanı General William Mayville’e  göre “bu havadan bombardıman harekâtı, Irak ve Suriye dışındaki topraklarda “İslam Devleti/Emirliği” kapasitesini etkileme özelliğine sahip bir harekât değil”.

Reuters Haber Ajansı Ocak 2014’te, Başkan Obama’nın ABD Kongresinin yapılan gizli bir oturumu sırasında, aralarında İslam “Emirliği” organizasyonunun da bulunduğu, Suriye’de faaliyet gösteren “isyancı” hareketleri, Eylül 2014’e kadar geçerli olmak üzere, silahlandırmak ve finansmanını sağlamak için onay verdiği haberini kamuoyuna duyurdu. Burada sadece kamuoyuna kapalı basit bir toplantı söz konusu değil, basbayağı gizli bir oturumdan bahsediliyor. ABD’deki bütün basın kuruluşları bu habere getirilen sansüre riayet etmişlerdir.

Suudi Arabistan devlet televizyonu, gayet gururlu bir şekilde, Prens Abdul Rahman El - Faysal’ın aslında “İslam Emirliği” organizasyonu başındaki yönetici olduğunu açıklamıştı.

İsrail istihbarat şefi General Aviv Kochani, Suriye yönetimine karşı savaş veren oluşumların sayısının çoğalması karşısında, aralarında (henüz ayrılmamış olan) İslam Emirliği unsurlarının da bulunduğu, El-Kaide örgütü üyelerinin, NATO güçleri gözetiminde, Türkiye’de bulunan üç kampta, Şanlı Urfa, Osmaniye ve Karaman’da eğitime alındıklarını açıkladı.

Suudi Arabistan yönetimi Mayıs 2014’te, Irak’ın işgal edilmesi amacıyla, satın aldığı Ukrayna üretimi yeni ağır silahları ve Toyota marka yeni arabaları “İslam Emirliği” organizasyonuna teslim etti. Bu silahların ve arabaların nakliyat hizmeti Türkiye gizli servisleri marifetiyle, özel bir trenle gerçekleşti.

* Irak Kürdistan’ı Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani Irak topraklarının Irak Kürtleri ve İslam Emirliği organizasyonu tarafından işgal edilmesini koordine etmek üzere 27 Mayıs’ta Amman’a gitti. Amman’da 01 Haziran’da, çok sayıda Sünni partnerlerin de katıldığı ilave yeni bir toplantı yapıldı.Haziran ayının ilk başlarında, “İslam Emirliği” ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi güçleri saldırıya geçtiler. “İslam Emirliği” organizasyonu, üstlendiği misyon gereği, ABD’nin 2003’te Irak’ı işgali sırasında yapamadığı etnik temizlik faaliyetini yerine getirecek şekilde terör tohumlarını ekmeye başladı. ABD Genelkurmay Başkanlığının 2001’de uygulamaya konulmasını istediği “Genişletilmiş Ortadoğu Projesinin” yeniden düzenlenmesi tasarısı böylece gerçekleşmiş oldu.


Buyurun yorum sizin!