17 Eylül 2015 Perşembe

NE SAVAŞLAR GÖRDÜM BU KADAR YARALANMADIM !

Yıl 1992 Cizre… Çocuktum ve iç savaşın pençesinde, gece silah sesleri ve gündüz sokağa çıkma yasaklarında çocukluğumu bulmuştum. Gündüzleri ekmek bulmak için çıktığımız sokağın duvarında yolu izlerken, diplerinde patlamamış kurşunlarla oyun oynardım…

Patlamış kurşunları toplar, kovanları toprağa gömerdim…

Her taraf kurşun izleri, tank ve panzerler…

Dedim ya çocuktum…

Yine akşam olurdu gömülürdü insanlarım kendi hapishanesine!

Cizre artık bir ölü şehir, içindekilerde yaşayan ölülerdi..

Ben çıkardım dışarı... Çünkü masum ve günahsızdım!

Beni vuran ne için vuracaktı ki?

Kiminle görülmemiş bir hesabım vardı?

Ama fark etmemiştim çalınanın çocukluk ve gençliğimin olduğunu!

Zaman geçtikçe ve ilerledikçe büyüdüm… Yaşananların izleri kaldı beynimde!

Cizre küçük bir yerdi ama görüş açımı genişletmişti…

Yıl 2015 Cizre… 4 Eylül’de yine aynı yerde aynı şehirde, anonslar geçti sokağa çıkma yasağı var diye…!

Yine çocukluğum geldi gözlerimin önüne, değişmez bir kaderimiydi bilinmez ama herkes için karanlık ve hüzün dolu topraklardı bizim buralar…

Mezopotamya bu..!

Renk renk çiçeklerin açtığı halk bahçesi gibiydi. Ama ne yazık ki talan edilmişti…

Sanki Nuh Peygamber, El Cezeri, Mem u Zin ve insanlık yaşamamıştı bu topraklarda…

1992’de gazeteler manşet atarken “İnsanlık Sürükleniyor” diye,

2015’te bu defa İnsanlık Derin Dondurucuda kaldı günlerce…

Ezanlar susturuldu, çocuklar ekmeksiz, susuz, cenazeler bekletildi evlerde…

Panzerler anons etti  “Hepiniz Ermenisiniz” diye…

Yine ülke ölüm cenderesi! Yine ateşe yürüdü insanlık benzinle…

Yine gidenler bir ananın evladı, kiminin canı, kiminin babası…

Aslında kıyametin habercisiydi bu giden canlar…

İslam dini insan hayatını korumuş, cana kıymayı Allah’a inkârdan sonra büyük suçlardan kabul etmişken,

İnsan öldürmenin haram olduğuna dair pek çok Ayet-i kerime açık ve net belirtmişken,

“Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyin” ( İsra 33)

“Kim bir Mümini kasten öldürürse, onun cezası, içinde devamlı kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük bir azap hazırlamıştır” ( Nisa 93)

“Kim bir cana kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur.” ( Maide 32 )

“Onlar ki, Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarmazlar. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan cezaya uğrar. Kıyamet günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılmış olarak temelli kalır.” ( Furkan 68-69)

İnsanlar tarih boyunca gelen bu acıları miras alacak ne yaptı?

Bu kadar ucuz bir ölümün içine itilerek,

90’lı yılların berbat anılarının eşliğinde,

Yasaklar içinde yeniden nasıl yaşam bulacak?

Bu ülkede geleceğinden nasıl endişe etmeden yaşayacak?

Yüreğim acıyor!

Ne savaşlar gördüm, bu kadar yaralanmadım…


Kalsın benim hesabım mahşere, kirlettiğiniz dünya size kalsın…

ORTADOĞU'DA PARÇALANMALARA DOĞRU

Ülkenin ve bölgenin her yanı yine yangın yerine döndü. Seçim sonrası oluşan ekonomik ve siyasi istikrarsızlık, içinden çıkılmaz bir duruma dönüşmeye devam ediyor. Bu meseleye siyasilerden çok artık halkın bilinçli olarak müdahale etmesi gerekiyor. Aksi halde bu sürecin dejenere olma riski çok yüksek.
Her gün yaşanan trajedik olayların haber olarak sunulması, yazar ve yorumcuların ülke meseleleri üzerinde kafa karıştırıcı fetvalar vermesi, ülkede başlayan yıkımı hızlandırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Ortadoğu’ya yön verme hayalleri ile günden güne gençlerimiz ölüyor ve değerlerimiz yok ediliyor.
İnsanın canı bu ülkede ve bölgede hiçe sayılıyor!
İnsanlar neden ve niçin öldüğünü bile bilmiyor!
Mesele tam anlamıyla İslam’da değil!
Ortadoğu’da, Politik İslam ta baştan itibaren bu bölgede kolonyalist / emperyalist odaklar tarafından araçlaştırıldı, manipüle edildi. Bugün ülkede kendisine Müslümanım diyen bazı kesimler bile, bölgede yaşanan gerçekleri siyaset penceresinden yorumlayarak objektif bir bakış açısından uzaklaşıp, zulme ve şiddete sessiz kaldı. Hatta bu yıkıma destek vermek için başa gelen partilere oy verdi. Dolayısıyla sorunun bu veçhesini hiç bir zaman akıldan çıkarmamak gerekir.
İkinci Emperyalistler arası savaş sonrasında, özellikle de 'soğuk savaş' döneminde din (İslam)ulusal/ilerici/demokratik/ sosyalist hareketleri etkisizleştirmenin, Sovyet sistemini çökertmenin bir aracı olarak kullanıldı. Birçok siyasi aktör bu süreçten sonra sahneye alındı.
George Friedman“Gelecek 100 yıl” adlı kitabında, ABD’nin sorunlu bölgeleri ele geçirmekten çok burada kaosun daha da artmasını sağlamaya çalıştığını ve bunun ABD için daha avantajlı bir durum olduğunu söylüyor.
ABD’nin bölgede çıkardığı bu kaos ortamı açık ve net olarak bu kitapta geçen gerçekleri daha iyi gözler önüne seriyor. aldatılmaya hazır bir sistemde yaşayan insanlarımız çok kolay kandırılabiliyorlar.
Bölgede yaşayan halkların kendi ayakları üzerinde durmaları engelleniyor ve yeni kaos stratejileri devreye sokularak, bölgeyi din, mezhep, etnik, aşiret vs. düşmanlık temelinde sürekli çatışma ortamına dönüştürüyorlar.
Bölgede parçalanmalar hızlanırken, huzursuzluklar ve ölümler artarken, büyük boyutta İsrail'in güvenliği de Ortadoğu’da sağlanmış oluyor.
Bu sebeple radikalleşmeyi dinde değil, onu yorumlayanlarda aramak gerekir. Her gün televizyon programlarında boy gösterenler, Allah’a ve İslam dinine değil, sadece şeytani siyasete alet olarak halkı kandırmak ve iktidara yaranmak adına bu görevi yapıyorlar.
Benzer fanatizmler ve radikalleşmeler pek âlâ başka dinlerde de ortaya çıkabiliyor... Elbette belirli bir tarihten sonra İslam Dini kendini yenileme yeteneğini kaybetti, Şuanda gerçek İslam yaşanmıyor, sadece yaşandığı zannediliyor. Çünkü: Allah’ın emir ve yasaklarıyla yönetilen herhangi bir ülke yok. 
Sadece adı Müslüman olan devletler var. Bu sebeple Ortadoğu ülkeleri hep acı içerisinde kıvranıyor. İslam toplumları kapitalist modernitenin meydan okumasına cevap vermekte yetersiz kaldı; ama nihai analizde Ortadoğu toplumlarının içine sürüklendiği çıkmazı, sadece dinle açıklamak asla uygun değildir. 
Bölgenin durumunu, hakim ekonomilerle, Batı emperyalizmiyle bağımlılık, hakimiyet, sömürü ve şartlandırma ilişkilerini göz ardı ederek anlamak mümkün değildir.

UYANIN!

Great Reset'çilerin Yeni Dünya Düzeninde Türkiye için planı, ABD gibi bir göçmen ülkesi, Çin gibi ucuz işgücü cenneti olması var.  Bu ko...