Ana içeriğe atla

X.. Y.. Z.. DERKEN ALFA KUŞAĞI GELİYOR !


Komplo teorileri üzerine sürekli kafa yorarken, aslında yorum yap- mak yerine olayları derin analiz edebilmenin daha önemli olduğunu anladım.
Covid-19 sonrası eğitimden sağğa, ekonomiden sosyal hayata kadar bir çok alanı etkileyerek yeniden restore edilmesini ön gören bu sistemde, üst akıl denilen
karar kılıcıların ne yapmak istediklerini ve insanlığı nereye sürüklediklerini anlamak zorlaşı- yor.
Annelerimizi ve babalarımızı anlayacağımız, kızlarımız ve oğullarımızla daha iyi anlaşaca- ğımız bir dünya beklerken; İnsan ilişkilerinin daha da mesafeli hale geldiği bir döneme hep beraber tanık oluyoruz.Deneyimler üzerinden geleceği ön görmek için işe öncelikle kuşak kavramını inceleyerek başlamalıyız.
Yaşanan dönemleri anlayabilmek bizi geçmiş ve gelecek arasında kurduğumuz bağa sı- kışmaktan kurtarır. Bu sebeple yeni kuşağı bekleyen süreçler üzerine biraz kafa yormak ve sizlerle paylaşmak istedim.Çünkü: Bir kuşağı anlamak, bir dönemi anlamaktır. Her yeni ne- sil, hayatın iktidarında olan orta yaşlı nesilden gördüklerini düzeltmeye veya telafi etmeye çalışır.
Türkiye’de şuan beş kuşak birlikte yaşıyor. Bunların ilki;
1927 - 1945 yıllarında iki dünya savaşı arasında doğmuş olan “ Sessiz ” kuşaktır. Yaşamı- na sıkı çalışmayı, sadakati, saygıyı, geleneklerine bağlılığı ve istikrarı yerleştirmiş kuşaktır. Bugün artık yüzde 90’ından fazlası hayatta yer almamaktadır.
1945 - 1964 yıllarında dünyadaki yıllık doğum hızının büyük artış gösterdiği ve ismini bu- radan alan “ Bebek Bombardımanı ” kuşağıdır. Önce çocuklarına daha sonra ise anne ve babalarına bakan bu kuşak, kalabalık ailelerin belki son temsilcisidir. Kuşaklar teorisine göre rasyonel aklı, düşünmeyi temsil ettiğine inanılır. Ve belki de bu özelliklerinden dolayı, kendilerinden olmayan kuşaklarla da en iyi anlaşan jenerasyondur.
1965 - 1979 yıllarında doğan “X kuşağı”. Kuşak döngüsünde bireyselciliği temsil etmek- tedirler. Türkiye nüfusunun yüzde 20’sini oluşturmaktadırlar. Bugün iş yaşamında önemli ölçüde liderlik koltuklarında bu kuşağın oturduğunu söyleyebiliriz. Bu kuşak, iş yaşamının ilk döneminde ciddi olmayı öğrenmiş; gülmeyi eğlenmeyi iş şına bırakmış, mücadeleci ve rekabetçi özellikleri olandır kuşaktır. Ayrıca bu kuşak teknolojik gelişmelere mecbur kaldığı
için bu gelişmeler karşısında uyum sağlama emilimi göstermişlerdir. En apolitik olarak ka- bul edilen kuşaktır. Siyasallaşmanın bedellerinin en ağır biçimde ödeyen önceki nesil anne ve babaları tarafından evden olaylara karışma diye okula uğurlanan kuşak olarakta bilinir- ler. Gelişimin her halini gören bu insanlar, yeri gelince tarihi, yeri gelince teknolojiyi yansıtı- yorlar.
1980 - 1999 yılları arasında doğduğu kabul edilen kuşağ“Y kuşağı” diyoruz. Benimde dahil olduğum bu kuşak; Dünyanın evvelce hiç karşılaşmadığı baş döndürücü bir hız ve dehşet verici meydan okuyuşlarla, olaylarla buluştuğu yıllar. İşte bu zorlayıcı bağlamın mi- safiri olarak; 7,5 milyarlık dünyanın yüzde31’i, 82 milyonluk Türkiye’nin yüzde 32’si bu ku- şağa aittir. Bu kuşağın büyüdüğü yıllar, dünya Körfez Savaşı, 11 Eylül vb. Gibi olaylarla di- dişirken. Ülkemizde refah ve kriz dönemlerinin iç içe geçtiği yıllar. İnternet, Cep telefonu, iPod, Playstation gibi teknolojinin hayatımıza girdiği yıllar. Bu kuşak önceki kuşak gibi so- nuca odaklanmak yerine, sürecin tadını çıkarmak isteyen, saygının hak edene sunulması gerektiğine inanan, içinde bulunduğu topluluğu etkileyeme ve onlardan etkilenme eğilimi yüksek, harekete geçmek için anlam arayan, eş zamanlı olarak bir kaç işi birden yapabi- len, teknolojiyi çok iyi kullanabilen, yaşamları boyunca 10 kereden daha fazla iş değiştire- bilecekleri öngörülen ve iş bulmadan işten ayrılan, otoriteye başkaldıran, girişimci, tatmin- siz, özgüvenli, gerçekçi ve şeffaf bir çok özelliği içinde barındırıyordu. Hem gündelik ya- şamın hem de iş yaşamının kodlarını yeniden yazan bir kuşak.
2000 - 2018 yeni jenerasyon “Z kuşağı” Bu kuşak için kanıtlanmış davranış kalıplarının tespiti için zamana ihtiyaç var. Öngörü ve kuşağın güncel davranış kalıplarına bakarak, daha yaratıcı, daha sahici, daha uyumlu bir dönemin başladığını söyleyebiliriz. İnternet aracılığı ile sosyalleşmeyi tercih eden, telefonu ve tableti elinden bırakmayan, tüketim ba- ğımlısı yeni kuşak.
Yukarıda kısaca ait oldukları sosyal, kültürel mirası devraldığı önceki kuşaklara değindik. Çıkarabileceğimiz en önemli ders; her bir kuşağın kendi içerisinde ayrı özelliklere sahip ol- dukları ve devraldığı önceki kuşağın benzeri olmadıkları ve tam tersi süreçlerle karşılaştık- larıdır.
Şimdi değineceğimiz konu; Z kuşağının ardından hangi kuşağın geleceğidir. Avusturalya’- da bir gurup demografi uzamanı, Z kuşağından sonra hangi kuşak gelecek sorusuna ce- vap aramalarıyla ortaya çıktı. Ulusal bir anket uygulaması yapılarak, katılımcıların potansi- yel isimleri kendilerinin düşünmelerini istemişlerdi. Bu anketin sonucunda “Alfa” adı orta- ya çıkmıştır.
Bu süreçte nesiller 6’ncı kez kategorize ediliyor.
2013 -2030 yılları arasında doğanlardan oluşacak “ Alfa kuşağı ” en teknolojik odaklı ku- şak olacaktır. Diğer nesillerden daha genç yaşlarda teknoloji ve teknolojik gelişmelerle et- kileşim içerisinde olacaklar. Diğer nesillere göre daha az konuşacaklar, insani ilişkileri ve sosyalleşme süreçleri mesafeli olacak. Gerekmedikçe fiziksel buluşmalardan kaçınmayı tercih edecekler. Sanal gerçeklik hayatın birçok alanı başta olmak üzere, robot arkadaşlar yada yardımcılarla oynamak, ders çalışmak, sohbet etmek, zaman geçirmek hayatlarının en önemli parçaları olacaktır.
Yüz yüze eğitimin günümüzde teknolojiye endekslenip uzaktan eğitime dönüşmesiyle be- raber, bu kuşağın çevirimiçi öğrenme yoluyla günümüzdekinden farklı ve daha uzun süre eğitim alacakları ön görülmektedir. İş gücüne diğer kuşaklara göre daha geç katılacaklar- dır.
Tabi bunlar Alfa kuşağı için birer varsayım. Her kuşağın kendine has özellikleri ve zorlukları olacağı gibi bu kuşağıda bekleyen iyi ve kötü şeylerin ne olacağını söylememiz için çok erken. Bununla beraber birey ve aile kavramının, ahlak ve değer yargılarının gelecekte na- sıl bir sisteme dönüşeceğini sorgulamak lazım.Çünkü: günümüz insanları artık mutlu değil. Buda yeni kuşağın mutluluğa doğru gitmediğini çok iyi gösteriyor.
Önemli olan teknoloji ve fiziksel dünyanın kesiştiği bu noktada, yeni kuşaklar için nasıl bir dünya bırakacağımızdır.
Bu durum gelecek kuşakları yalnızlaştırıcak mı?

15.08.2020
Servet Ünal


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ORTADOĞU'NUN DÜNÜ,BUGÜNÜ VE BEKLENEN SU SAVAŞLARI

Haçlı Seferleri, dünya tarihinin en uzun soluklu mücadelelerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Müslümanlar, amaçlarını anlamak konusunda yetersiz kaldıkları bu yeni komşularını, siyasi rakiplerine karşı kullanabilecekleri bir araç gözüyle bakarak fazla önemsememişlerdir.  Haçlılar da bu durumdan istifade ederek belki de umulandan çok daha rahat bir şekilde ana hedefleri Kudüs'e ulaşmayı ve Ortadoğu'ya yerleşmeyi başarmışlardır.   B aşlangıçtaki heyecan, karmaşa ve ön yargılar aşıldıktan hemen sonra tarafların, siyasi gereksinimlerinin aslında birbirlerinden pek de farklı olmadığı gerçeğini idrak etmeleri güç ve iktidar adına yapılan siyasî ittifakları da beraberinde getirmiştir.   Ve bu günümüzde de farklı versiyonlar ile devam etmektedir. Müslümanlar tarafında Nureddin Mahmud b. Zengi, Selahaddin Eyyûbî ve Memlûklar, Haçlılar safında ise IX. Louis ve bazı istisnalar dışında 200 yıllık bu mücadeleye yön veren, seferlerin kaderini etkileyen temel olgu, siyasî ve ekonomik

AÇIN GÖZLERİNİZİ VE ETRAFINIZA BAKIN

Çöpün içinden yemek toplayan, sokaklarda titreyerek uyumaya çalışan, çocuğunun eğitimine parası yetmediği için kendisini öldüren insanların, evine ekmek götürmek için sokakta peçete satan çocukların olduğu ve gençlerin artık karamsarlaştığı bir ülke gerçeğini yaşıyoruz! Bir taraftan kendini İslam’a nispet edip koca saraylarda düğünler yapan, sonunda pislik olarak çıkacak yemeğini koyacağı tabağa binlerce lira verip, sadece birkaç saat giyip bir kenara koyacağı gelinlik için para savuran, gösteriş olsun diye şatafatlı düğün yapan ve komplekslerinden arınamamış ve bunları bir övünç, bir şeref görerek yaşayan milyonlarca insanlar var. Maalesef bize de böyle bir zamanda yaşamak farz oldu. Bu bizim tercihimiz değildi ama oldu! Bunlar Allah’a teslim olduk, biz gerçek bir Müminiz deseler de, bu sadece bir yalan. Bindikleri son model arabalar ile her yıl bunu nasıl yenileyeceğini düşünen tiplerin çoğalması, geçtikleri sokaklarda yoksullar için “Allah versin” edebiyatı yapıp, “Allah’ın vereceği

ÇÜRÜMEYİ FARK ETMEK

  Çürüyoruz!   Hemde öyle rezil ve vakitsiz bir çürümede değil bu!  Herkes hissediyor artık! İçimizde ve dışımızda fark edilmeye başlıyor. Yalnız içinde yaşadığımız toplumun değil, içinde yaşadığımız dünyayı da çürütüyoruz kendimizle beraber. Denizlerimiz, ormanlarımız, ilişkilerimiz, ruhlarımız… Tabi bu sessiz çürümeye kulak tıkayan ve yokmuş gibi davrananlarda var! Sistemin labirent içinde dönüp dolaşıp aynı yere getirdiği çaresizlikteyiz.  Yoldaki işaretler bize çıkış yolunun nereye çıktığını gösteriyor aslında! Ama umursamıyoruz! Kritik düşünmediğiniz sürece, sorgulayıp, araştırmadığınız ve gerçekleri öğrenmediğiniz sürece ve en önemlisi bilinçlenerek hayatınıza korku ve panik pompalayan, sisteme hizmet eden televizyon kanallarının başından kalkıp itiraz etmediğiniz sürece yine tüm kapılar çıkmaza çıkacak ve bizi döndürüp yine o sistem denilen labirentin içine çekmeye devam edecekler. Türkiye’de 24 saat içerisinde gündem olarak nelerin hızla değiştiğini ve tanık