14 Kasım 2021 Pazar

UYANIN!

Great Reset'çilerin Yeni Dünya Düzeninde Türkiye için planı, ABD gibi bir göçmen ülkesi, Çin gibi ucuz işgücü cenneti olması var. 


Bu konuda önlerindeki en büyük engel toplumdaki ahlaki ve dini değerler. Ve bunu yıkmak için ellerinden gelen herşeyi yapıyor/yapacaklar!


Mülteci ve Göçmenler bu planın en önemli aparatı. Hem ulus devletin yıkılıp diğer Türki devletlerle Türkiye Birleşik Devletleri'nin kurulması, hem de ucuz işgücü sağlanması için ülkede kalıcı olmaları sağlanıyor. 


Demografik yapı ve toplumsal bütünleşme çoktan çözüldü. Batı'nın desteğiyle iktidara gelen hiçbir parti bu planı durduramaz. Biri gider ötekisi gelir, oyun kaldığı yerden devam eder…


2 yıla yakın süredir yaşadıklarımız, gelecekte yaşayacaklarımızın sadece fragmanıydı. Toplum şuan da psikolojik olarakta bu sürece hazırlanmış durumda.


Televizyon karşısında izlediğiniz haberler gerçekleri yansıtmıyor ve sadece kitleleri oyalamaya çalışıyor!Çoğu zaten satın alınmış kuruluşlar..


Temel hak ve özgürlüklerimizin, otoritenin keyfi istediğinde nasıl gaspedilebildiğini yaşayarak gördük. 


Ülke toprakları üzerindeki haklarımız da aynı şekilde gaspedilecek. Giriş çıkış yaptığımız yerler, yeme-içmemiz ve diğer şeylerin tamamı 3 yıla yakın bir zamanda dijital olarak kontrol altına alınacak..!


Sizler sadece geçim derdi ile ekmek parasını kaybetmeme kaygısı yaşarken, haksızlıklara, zulme seyirci kalarak çok şeyi kaybettiğinizi sonradan anlayacaksınız!


Bu durum büyük bir çoğunluğu kapsadığı için uyuyan kitleler için zor, planı yapanlar için daha kolay oluyor…


Aldığımız nefesin bile izne tabi olduğu, sağlıklı olmanın tanımını otoritenin belirlediği, kendi bedenimiz üzerinde hiçbir hakkımızın olmadığı, ciddi bir bedelle tapusunu aldığımız toprakların emperyalistlere peşkeş çekilip, evsiz barksız kalacağınız  bir Dünya Düzenine onay vermek istemiyorsanız kendinize gelin ve parçanın bütününü görün! 


Şimdide İklim Krizi ile sahnedeler! Başınızı kaldırın ve gökyüzüne bakın! Tertemiz havayı solumanıza izin vermiyorlar. Uçaklarla spreyleme yapmaya başladılar.


Bu planları yapan insanların, Allah, ahiret ya da kıyamet gibi bir derdi yok! Dertleri yeryüzünün tek Tanrısı olmak! Sizler farkına varıp uyanmadıkça yavaş yavaş esir almaya başlayacaklar.


Siyaset yüzünden yıllardır parçalandığınız ve kandırıldığınız yeter!


Kendi ellerinizle yaptığınız ilahçıkları ( yöneticileri ) vakti gelince yine kendi ellerinizle yıkıyor, yerine yeni ilahçıklar yapıyorsunuz! 


Bu batıl düşünce ile Allah’a iman ettiğinizi zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Allah’ın indirdiği dine değil, kulların yaptığı yasalara, korkulara teslim oluyorsunuz!


İnsanlık artık ciddi bir yol ayrımına gelmiş bulunuyor…! 

Dikkat ederseniz oyuncular değişse bile oyun değişmiyor!


Hiç akletmez misiniz? diye defalarca uyaran ilahi kitaba iman etmiş insanların, aklını başkalarına devrettiği bir zamanda yaşamak çok acıdır.


Toplum cahilliğini ve Allah dışında boyun eğdiği otoriteleri farkına varamayıp, müşrik kalmakta direttikçe, Allah’ın yardımı gecikiyor ya da gelmiyor! 


(Onların herbiri için) önünden ve ardından nöbetleşerek izleyenler vardır. Onu ALLAH'ın emriyle korurlar. Bir topluluk kendisini değiştirmedikçe ALLAH onların durumunu değiştirmez. ALLAH bir topluluk için fenalık istedi mi, hiç bir güç onu durduramaz; onların O'ndan başka bir koruyup kollayanları da olmaz. ( Ra’d 11 )


Sorgulayıp anlamanız dileğiyle

18 Ekim 2021 Pazartesi

KAYBEDENLER VE KAZANANLAR

Yıllar Artık Boşa Harcanıyor.


İnsanlığın bu maddeci düzeni taşımaktan yorulduğu ve zorlandığı bir süreçten geçiyoruz.


İnsanın içi uyanmaya başlayınca dünyaya daha farklı gözlerle bakmaya başlıyor ve zamanın sağladığı lükse ve refaha yetişmekte zorlanıyor.


Yaş ilerledikçe ve ömür tükendikçe çoğu kez kötülüğün iyiliğe galip geldiğine de tanıklık yapıyor insan. O zaman daha iyi anlıyor ki hayır ve şer çarpışmakta, kötülük ve iyilik kapışmakta; beğeni ve çıkar üzerine kurulmuş tüm sahte ilişkiler bu fani dünyada yaşanıp bitmektedir..


İnsanlığın bugün tüm bilimsel ve teknolojik başarılarına, gelişmelerine ve medeniyetin kendisine sunduğu maddi imkan ve rahatlığa rağmen, içinde bulunduğu derin tatminsizlik ve huzursuzluk gibi…


Evet! Bugün insanlık mutsuzluk, endişe, yetersizlik ve şaşkınlıklardan şikayet ederek yaşamaktadır. 


Toplumun içinde bulunduğu psikolojik durumun gerçekliğinden kaçmakta; çareyi hep daha fazlasını isteme arzusunda aramaktadır…


Bugün refah ve zenginlik içinde yaşayan, maddeyi ön plana çıkaran toplumlar; insan aklı ürünlerin yasasıyla içine düştüğü boşluk, endişe ve belirsizlik hızla artmaya devam etmektedir. 


Temiz akıl sahibi insanların toplumu gözlemlemesi ile elde edeceği izlenim, insanların kendilerinden bile kaçmakta oldukları gerçeğidir.


Evet! Bugün herkes bu çarkın içinde ezilerek yaşıyor. Değerli insani duygu ve düşüncelerden uzaklaşmış olduğumuzu farkına varamayacak kadar boş ve anlamsız bir hayatın içindeyiz.


Depresyon ve kaygı bozukluklarından kaynaklanan hastalıklar, cinnet ve benzeri görülmemiş suçlar, terör ve şiddet olaylarının yarattığı örnekleri televizyon kanallarında izleyip görmekteyiz.


Bazı maddi gelişmelerin büyük hakikatten daha değerli olduğuna, insanın yerini teknolojiden, mal ve statüden daha üstün saydığı bir gerçekliğe aldandığını da göz ardı edemeyiz.


Peki, bunca devam eden ilerlemeye rağmen bütün bu gelişmelerin insan hayatındaki etkileri nelerdir?


Bu kadar olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bu süreç, mutluluk getirebilmiş midirler?


İç huzuru ve toplumsal refahı tesis edebilmiş midir?


Ülkelerde yaşanan açlığı, savaşı ve zulme dur diyebilmiş midir?


Modern cahilliği ve aptallığı bitirebilmiş midir?


Hayır! Akıl almaz bir saflık ve gaflet içinde hayata tanıklık etmekten başka çare bulamıyoruz!


Bu yapının oluşumunda bir payımızın olmadığını ve herhangi bir etkimizin bulunmadığını düşünüyoruz. Sistemin elimizi ve kolumuzu zincirleyerek mahkum etmesine ve duyarsız hale getirmesine izin veriyoruz.


Görüldüğü gibi bu gerçeklerden uzaklaşmak insana ancak ciddi bir doyumsuzluk, aç gözlülük, cehalet, huzursuzluk ve korku getirmekten öteye geçememekte; İnsan hayatının varoluş gayesi ve hedefleri konularında ilerleme göstermesine katkı sunamamaktadır. Böylece tam tersine insani değerlerden uzaklaşma ve bencileşmeye sebep olmaktadır.


Çoğu insan Allah’ı yeterince farkına varamamış ve tanıyamamış bir halde, elde ettiği mal, şöhret ve makam gibi kendi elleri ile yaptığı ilahlara tapmakta ve bunların emrettiklerini insanın varoluş gayesi olarak görmektedirler.


Günümüzde kimsenin varoluş gayesini arayıp bulma ve Allah’ın emrettiği yasaları gerçekleştirme gibi bir derdi ve gayesi bulunmadığından, kendilerini de bir türlü bulamamaktadırlar.


Buna benzer bir çok ilahçıklara tapınan ve izinden giden, sözde Müslüman ülkeler başta olmak üzere, diğer modern tüketimci cahil toplumlarda da durum pek farklı değildir. Çünkü: onlarda gerçek yaratıcılarını bulmuş ya da bulma niyetinde değillerdir. 


Sadece teknolojik ve sanayi gelişimle mesafe kaydeden ülkelerin diğer ülkelere madden üstün gelmesi pek bir şeyi değiştirmemektedir. Tam tersi insan bilincini dibe doğru sürükleyen, insanın tüm değerlerini düşüren ve sadece maddeye, harcamaya bağlayan, isteklerini küçülten bir şeytani sistem olduğu görülecektir…


Bugün toplumsal çürümenin, yozlaşmanın ve adaletsizlik gibi sorunların en temel kaynağı, toplumda mutlak kontrol yetkisinin Allah’a ve onun sistemine göre inşaa edilememesinden kaynaklanmaktadır. 


İslam’ın Kur’an’da bildirdiği “La İlahe İllallah” “Allah’tan başka İlah Yoktur” gerçeğinin ne olduğunu ve asıl verilmek istenen mesajı sorgulayıp, bu başlığın altını doldurma gayreti gösteremeyen çoğunluk için, yüzeysel olarak bu kelimeleri söylemek, Allah’a inanmak ve birlemek için yeterli görülmektedir.


Oysa Yüce Allah, insanlar üzerindeki mutlak kontrol yetkisini yarattığı bir kimseye ve Allah’ın sistemi dışındaki beşeri yasa ve kanunlara verilmesini red etmektedir. İlahlık hakkını yalnızca Allah’a tanımaktadır.


Bu sebeple insanlık, hangi yer ve zamanda olursa olsun İlahi kanunlardan uzaklaşıp, beşeri kanunlara itaat ettikçe olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalmaya devam edecektir. 


Bu sistemler insan fıtratıyla tamamen ya da kısmen çatışma halindedir. Bugün yaşanan ve meydana gelen çelişkili durumlar, acılar, göz yaşları ve savaşlar, Allah’a şirk koşmanın sonuçlarının apaçık delilleridir. 


Hayatımıza eklenen yep yeni teknolojik alanlar ve uğraşlar bizi Allah’tan uzaklaştıran, ona giden yolu zorlaştıran etkenler haline gelmiştir. Saatlerce televizyon ve internet karşısında zaman tüketmek çok ciddi bir gafletin ve yok oluşun göstergesidir.


İşte bu Allah’ın sistemiyle, kulların sistemi arasındaki yol ayrımını fark edemeyen bireyler şirk ve zulüm tokmağı altında ezilip gitmeye devam etmektedirler.


Bakın ülkemiz başta olmak üzere, yeryüzünün dört bir yanındaki insanlar mutsuzdur. Allah’tan uzaklaşmanın doğal sonucu olarak, gerek kişi ve gereksede toplumlar çok acı çekmiştir ve çekmeye devam etmektedirler. Çünkü; tabiatı ile uyumsuz bir sistem ve kanunlar tarafından kuşatılarak yönetilmektedirler. 


İnsanlar, düşüncelerini, akıllarını, kalplerini ve hayatlarını kuşatan sahte kanunları; bu kanun koyucularını, destekçilerini sırf ekonomik güç ve çıkar elde etmek için bunları yapan ve ilahlık özelliklerini kendine yakıştırarak, insanlar üzerinde hakimiyet kuranları farkına vararak kendilerini değiştirmedikçe ve Allah’ın kanunlarına uygun olarak bir insan, aile ve toplum olma gayreti göstermedikçe istedikleri düzgün bir dünya kendilerine asla verilmeyecektir.


İnsanlar gerçek rableri olan Allah’ı tanımadıkça ve ilahlık özelliklerini ve sıfatlarını bildirdiği anayasal kanunları içeren Kur’an’ı okuyup, anlayıp tatbik etmedikçe; yığınlar ve enkazlar altında kalan gerçeklere erişemeyecektir ve üstün kan, üstün ırk, hüküm, saltanat, makam ve mal gibi, bu gelici ve geçici ucuz sıfatlardan hiç biri onu şerefli kılmayacaktır.


İnsanları bir araya getiren en önemli bağ inanç bağıdır. Bugün bu bağlar aile ve toplum ilişkilerine yansıyacak düzeyde bile zayıflamıştır. Kimseler kimseye güven vermemektedir. 


Oysa insanlığın en değerli özellikleri olan akıl, mantık ve inanç çerçevesinde bir araya gelmeleri ve toplanmaları gerekmektedir. Aksi taktirde bu toplumsal kokuşma hızla yerini ciddi parçalanma ve ayrışmalara bırakacaktır.


Durumun ciddiyetini anlayan, uyanıp çevresini uyandıran, araştırıp sorgulayan ve bu zincirlerden kurtulmak isteyen, gücünü toplayıp kendisine yönelmelidir. 


Toplumda doğruyu bulmaya çalışanların sayısı arttıkça Allah’ın ilahi yardım kaynağı herkes için harekete geçecektir.


Belkide bu yüzyıl, derin bir boşluğa ve kaosa sürüklenen insan yığınlarının yeniden Allah’a yönelme belirtileri tam olarak görülmeden sona erecektir…


Çünkü Yüce Allah her yüzyıl da bir sahneyi silmekte, yeni bir sahne kurmaktadır…! 


Tıpkı 1921 - 2021 yılı gibi….


Anlayan temiz akıl sahiplerine…


20 Haziran 2021 Pazar

ÇÜRÜMEYİ FARK ETMEK

 Çürüyoruz! 


Hemde öyle rezil ve vakitsiz bir çürümede değil bu! 


Herkes hissediyor artık! İçimizde ve dışımızda fark edilmeye başlıyor.


Yalnız içinde yaşadığımız toplumun değil, içinde yaşadığımız dünyayı da çürütüyoruz kendimizle beraber.


Denizlerimiz, ormanlarımız, ilişkilerimiz, ruhlarımız…


Tabi bu sessiz çürümeye kulak tıkayan ve yokmuş gibi davrananlarda var!


Sistemin labirent içinde dönüp dolaşıp aynı yere getirdiği çaresizlikteyiz. 


Yoldaki işaretler bize çıkış yolunun nereye çıktığını gösteriyor aslında!


Ama umursamıyoruz!


Kritik düşünmediğiniz sürece, sorgulayıp, araştırmadığınız ve gerçekleri öğrenmediğiniz sürece ve en önemlisi bilinçlenerek hayatınıza korku ve panik pompalayan, sisteme hizmet eden televizyon kanallarının başından kalkıp itiraz etmediğiniz sürece yine tüm kapılar çıkmaza çıkacak ve bizi döndürüp yine o sistem denilen labirentin içine çekmeye devam edecekler.


Türkiye’de 24 saat içerisinde gündem olarak nelerin hızla değiştiğini ve tanık olduğumuz olayların bizde nasıl şaşkınlık yarattığını çok daha iyi anlarsınız.


Siyasetten ekonomiye, hukuktan, adaletsizlik ve yolsuzluğa..


İşsizlikten yoksulluğa, haksızlıktan zulme derken,


Doğanın katledilişi, denizlerimizde meydana gelen deniz salyası (müsilaj)


Depremler, Kanal İstanbul, Çamlıca Kulesi vs.vs….


Covid-19 denilen virüsün varlığına inananlar ve inanmayanlar.


Aşı olanlar, olmayanlar ve zorla aşılanacaksınız dayatmaları…


Bir yönden derinleşen ekonomik kriz ve yoksulluk,


Artan intihar haberleri…!


Gelişen teknolojik yenilikler ve değişim rüzgarları…


Bir çıkış olmalı!


Çözülmez gibi görünen problemleri bile çözemez hale getiriyorlar. 


Kafalar karışık ve gelecek gittikçe belirsizleşiyor!


Bu kadar hızla gelişen olayları ve değişen gündemi ne insan ruhu ve nede dünya kaldıracak durumda değil artık.


Çözülüyoruz ve çözüldükçe  parçalar halinde dağılıyoruz.


Nasıl çıkacağımızı bilmiyoruz! Dışarı çıkmak için çok zamanımız da kalmadı!


Siyasetçilerin, bilim insanlarının sihirbazlıklarına yeniliyoruz.


Umut giderek azalıyor.


Yeni kuşaklar da heba oluyor! 


Bu parçalanma içerisinde, aksine parçaların bağlantı ve birleşme noktalarını bulmak ve birleştirmek lazım.


Bedenlerin çözülerek, ruhça birbirini iterek uzaklaştırıldığı ve yalnızlaştırıldığı; toplumsal ilişkilerin bilinçli olarak çıkara endekslenerek daha da anlamsızlaştırıldığı bu süreçten çıkmak istiyorsak insanlığın ve maneviyatın dilinden konuşmak zorundayız.


Ancak bu şekilde kapitalist ve küresel, ulusalcı yapıların insanlık üzerine oynadığı oyunu bozabiliriz. Yeniden hayata dönebilir ölüden farksız yaşayan ruhlarımızı canlandırabiliriz…


Labirentlerde kaybolmamıza ve bir yapboz haline getirilen hayatlarımıza, sevgiyi, saygıyı, sağduyuyu ve merhameti eklemeyi öğrenmek zorundayız. Nefreti, zulmü, haksızlığı ve ötekileştirmeyi kendimizden uzaklaştırmayı başarabilmeliyiz.


Tepeden beklediğiniz her çözüm sizi daha fazla tutsak haline getirerek, yine en başa döndürüp çözümsüzlüğe itecektir. Bunu hep denedik ve yanıldık. Yine deneyip yine yanılmaya zaman kalmadı artık..! 


Çünkü yönetenlere yani yeryüzünün ilahlarına kaldıkça daha fazla sömürü, daha fazla tüketim ve kontrollü bir ölümle felaket kaçınılmaz olmaya devam edecektir.


Yaşamlarımız nefretle, ırkçılıkla ve hırsla çürümeye devam edecek,


Yine kendimizi kendi içimizde çürürken bulacağız.





17 Haziran 2021 Perşembe

TERCİH SİZİN

Yaşanan bu son olaylar bir kez daha gösteriyor ki, dünya hızla kıyamet savaşına ve son dünya savaşına doğru gitmektedir.

Planlarımızı, hazırlıklarımızı böyle bir sürece göre yapmak ve yaşantımızı buna göre gözden geçirmek zorundayız!

Neleri hedefliyoruz?

Neleri hazırlıyoruz?

İmkanlarımızı ve vaktimizi nereye kullanıyoruz?

Planlarımızı, hazırlıklarımızı bu sürece göre yapmak, yaşantımızı gözden geçirmek mecburiyetindeyiz!

Yeryüzü firavunlarının cephesi, her çeşidi ile soğuk savaşı, tüm şuurlu ve bilinçli insanlara karşı uyguluyor!

Bu coğrafyaya da baktığımızda ateş gibi sıcak savaş yaşanıyor. Buna sadece seyirci kalıyoruz!

Gündelik basit işlerle, korkularla, dertlerle ve sosyal medyadaki safsata videolarla, televizyon programları ile bizleri ve en önemlisi beyinlerimizi, kalbimizi oyaladıklarını anlamalıyız..!

Bununla beraber bugün gelinen yol ayrımını da fark etmeliyiz!

Çoğunluğun ardından gittiği maddiyat ve çıkar İlişkileri sebebiyle kimse dünyada huzurlu ve mutlu değil!
Ya cenneti ya da cehennemi,

Ya Allah’ı ya da rezilleşen dünya hayatını tercih edeceğiz..!

Anlayana!


ŞEREFLİ OLUN!

Bu dünya hayatı insanlar için hakikat savaşını vermekten ibarettir!

Bu olgunluğa erişmek zaman alsa da, hakikatleri önünüze koyarak gerçekçi yaşayın.

Büyüklüğünüz, vadeniz doluncaya kadar erdemlice duruşunuza ve tavrınıza bağlıdır.!

Yüreği, beyni büyük insanlar; maddiyatı, makamı, korkuyu ve en önemlisi kula kulluğu aşmayı başarıp, Allah’ı buldukları için hiçbir zaman düşmezler…!

Bu vesile ile unutmayın!

Haksızlıklara sessiz kalmak bir kişilik sorunudur.

Haksızlık yapana sessiz kalmak vebal altına girmektir.

Haksızlık yapan kişilerin peşinden gitmek ise şeref sorunudur!

Şerefli olun!

Bu şerefi size veren Yüce Allah’tır. Şerefi Allah’ın yanında arayın.. Kulların değil!

Sorgulayın!

Soluduğumuz havayı biz mi yarattık?

Bizi ısıtan ve aydınlatan güneşi de..!

El ve beyin kaslarımızı çalışacak ve kazanacak güçle biz mi donattık?

İnsan olarak kendi kendimizi biz mi yarattık?

Dünyada insanların eliyle yaratılmış acıların büyük bir kısmı gücün; cahil, bozuk karakterli, erdem yoksunu, menfaatçi, yetersiz, ikiyüzlü ve korkak insanların eline geçmesinden doğmuştur.

Kendi hayatınız başta olmak üzere, gerek toplum hayatında kime güç ve yetki vereceğinizi düşünürken; beyin, karakter, şahsiyet, dürüstlük ve merhamet en önemli belirleyici etken olsun!

Kendileri erdemli ve doğru dürüst olamayan toplumlar, mükemmel yönetilmeyi de yöneticiyi de beklemesinler…


Erdemli olun!

Ruhlara hitap edin! Bunu başaramazsanız mutsuz robotlar olmaya ve yalnızlaşmaya hazır olun!

Gönül ve yüz yüze sohbetlerinizi artırın, faydalı işlerinizi, iyiliklerinizi çoğaltın ve ahiret gerçeğini merkezinize koyun.

Anlayın ve Anlatın!

Sistem mutlu olup olmadığınızla ilgilenmiyor!

Onların ilgilendikleri tek şey, bizleri sömürerek borçlandırmak ve reklamlarla daha fazla tüketime yöneltmek!
Sonuç: Geleceğimizi ipotek altına alarak bizleri köleleştirmek..!

Bu günümüz eğlenceli teknolojik oyuncaklarıyla, sahte gelecek kaygısı ve özgürlük yanılgısı yaratmaları, gerçekte bir köle olmaya başladığımızı anlamama/mız içindir…

İnsan kalitesi giyim kuşamla, makam ve mevkiye önem veren insanların çokluğu ile değil; beyinle, şahsiyetle, adil, vefalı, cefakar insanların çoğalmasıyla ortaya çıkar…

AÇIN GÖZLERİNİZİ VE ETRAFINIZA BAKIN

Çöpün içinden yemek toplayan, sokaklarda titreyerek uyumaya çalışan, çocuğunun eğitimine parası yetmediği için kendisini öldüren insanların, evine ekmek götürmek için sokakta peçete satan çocukların olduğu ve gençlerin artık karamsarlaştığı bir ülke gerçeğini yaşıyoruz!

Bir taraftan kendini İslam’a nispet edip koca saraylarda düğünler yapan, sonunda pislik olarak çıkacak yemeğini koyacağı tabağa binlerce lira verip, sadece birkaç saat giyip bir kenara koyacağı gelinlik için para savuran, gösteriş olsun diye şatafatlı düğün yapan ve komplekslerinden arınamamış ve bunları bir övünç, bir şeref görerek yaşayan milyonlarca insanlar var.

Maalesef bize de böyle bir zamanda yaşamak farz oldu. Bu bizim tercihimiz değildi ama oldu!
Bunlar Allah’a teslim olduk, biz gerçek bir Müminiz deseler de, bu sadece bir yalan.

Bindikleri son model arabalar ile her yıl bunu nasıl yenileyeceğini düşünen tiplerin çoğalması, geçtikleri sokaklarda yoksullar için “Allah versin” edebiyatı yapıp, “Allah’ın vereceğini biz mi doyuralım” ahlakı takınanlar ahirette böyle rahat olamayacaklar…

Allah dağıtın dedikçe tam tersi nasıl yığacağız yarışı içerisinde yarışıyor insanlar…!
Oysa Kur’an bir kitap olmasına rağmen hitap edecek muhattaplarını arıyor ve diyor ki;


Tekâsür Suresi


1- Daha çok mal, servet, makâm, şöhret elde etme tutkusuna kapılarak dünyanın gelip geçici zevklerini çoğaltma yarışı ve bunlarla birbirinize karşı üstünlük taslama hastalığı, sizi öylesine derin bir gaflete düşürdü, insânî ve ahlâkî değerlerden uzaklaştırarak o kadar oyaladı ki,


2- Ölüp mezarı boylayıncaya kadar bu gaflet uykusundan uyanamıyorsunuz.


3- Dikkat edin, büyük bir yanılgı içindesiniz ve bunu yakında anlayacaksınız.


4- Evet,yakında ne büyük bir aldanış içinde olduğunuzu anlayacaksınız! Ama o zaman iş işten geçmiş olacak.


5- Yoo; şayet aklınızı kullanıp ilâhî vahye kulak vererek gerçeği doğru kaynaktan ve kesin olarak bilmiş olsaydınız..

Şeytan bizleri fakirlikle korkutmasın. Kazandıklarımızın temizinden, yoklukta ve darlıkta infak etmek Allah’ın emridir.

Bize düşen saçıp savurup gösteriş yapmak değil, Allah’ın verdiği rızık ile tek bir aç kalmayıncaya dek infak yapmak, mücadele etmektir.

İşte o zaman gerçek anlamda hem iman etmeyi, hemde insan olmayı başarmış olacağız..! Bunları fark etmedikçe, toplumsal yozlaşma ve yıkım daha da hızlanacak..! 

Dünyada varolduğumuz müddetçe iyiliğe ve güzelliğe taraf olmaya gayret etmeliyiz..

İddiamız, bir şey olmaktan ve statüden öte insan kalabilme mücadelesi olmalıdır…

Dünyaya gelirken ne getirdik ki ne götüreceğiz!

Açın gözlerinizi ve etrafınıza bakın! 

İyiliklerinizi çoğaltın. 

Size kalmayacak olan dünya malının yerine, size kalacak olan hayırlar ve güzellikler biriktirme gayreti içinde olun!

ÜLKENİN BİR GENCİ OLARAK SORUYORUM

1-Ben bu ülkenin bir ferdi, genci olarak, gördüklerime, yaşadıklarıma karşı çok üzülüyorum, çaresiz, terk edilmiş, ümitsiz hissediyorum. Emeğimiz hakir görülüyor. Turistin eğlencesi; benim sağlığımdan, eğitimimden, hayatımdan, özgürlüğümden daha değerli görülüyor. Yaşam hakkım elimden alınıyor. Yazık.

2-Yaşıtlarımdan bir kişi kalmadı ülkemde kalayım diyen. Herkes nasıl kendimi kurtarırım gözüyle bakıyor. Ümit ışığını, gözün ferini sildiniz. Bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız, bu millet kaç nesilde toparlayacak ki bunu? Tek bir yeri suçlamıyorum, herkesin rolü var bunda. Özellikle manevi değerlerini terk ederek para kazanmayı amaç edinenler, rızık endişesi ile korku ve panik içinde yaşayanlar…

3-Adaletsizlik dedik ya, işte tam da bu. Susuyorum, içimi zehrediyor, dayanamıyorum. Tutunacak bir dal, sağlıklı sakin huzurlu bir yaşam, emeğimin karşılığını bulmayı istemek ne zamandan beri lüks, ne zamandır beri suç? Hep acı, sefalet seviciliğe mahrum ediyorsunuz bizi. İnsanların çoğu önünü göremediği için borsada, btc de ve şans oyunları oynuyor. Bir çoğu içki ve uyuşturucu batağına saplanmış durumda…

4-Maslow’un hiyerarşisine bakın, insan en temel ihtiyaçlarını gerçekleştiremeden kendini gerçekleştiremez; düşünce, ilim üretemez. Ve üretebileceği yere gider diyor. Kapitalist zihniyete sahip yöneticisini, liderini yeterince tanımayanlar, takım tutar gibi partilerin izinden gittiği müddetçe sömürülmeye, ezilmeye, dışlanmaya ve hor görülmeye devam edecektir! Çare siyasette değildir. Toplumdaki kaliteli, bilinçli insan sayısını artırdığınız zaman çoğunluk üstün gelecektir. Çocuklarınızın geleceği de gözlerinizin önünde çalınarak heba olmayacaktır..!

5- İnsani ve erdemli değerlere bağlı biri olarak samimi şekilde söylüyorum. Her yaştan insan öfkeli olsa da, ben beni ve yaşıtlarımı biliyorum. Bu nesil size küsüyor, bu gençliği bize reva gören herkese küsüyor. Biz en zor şartlarda ve imkansızlıklarda hep insanlarımızın aydınlanması için çabalar gösterdik, asla halkımızın menfaatini bir makama ve güce peşkeş çekmedik. Bu çizgimizin gayretini Allah için göstermeye devam ediyoruz…

Gencini kaybeden bir toplum geleceğini de kaybeder.

Yaşanan bu ömrün tekrarı yok!

Umarım, kaybetmezsiniz.

UYANIN!

Great Reset'çilerin Yeni Dünya Düzeninde Türkiye için planı, ABD gibi bir göçmen ülkesi, Çin gibi ucuz işgücü cenneti olması var.  Bu ko...