"...Zulmetmekte olanlar nasıl bir inkılapla devrileceklerini pek yakında bileceklerdir." Bu Allah'ın bir vaadidir. Allah'tan başka vaadine daha sadık kim olabilir...Bu ilahi bir yasadır...
Zalimlerin yıkılması Yüce Allah'ın vaadidir:
Kim yeryüzünde bozgunculuk çıkarırsa,
Kim halkını sömüren,ezen bir idarecilik yaparsa,
Kim halkın dertlerini,değerlerini hiçe sayarsa,yok sayarsa,
Kim Allah'ın dinini düşmanlarını dost edinirse,
Kim tek adam anlayışıyla yeryüzü nimetlerini tekelde toplamaya,mal yığmaya kalkışırsa,
Kim indirilen hakikatleri inkar ederse,
Ve kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse,
İşte onlar yıkılmaya mahkumdurlar...

Müslüman bir toplum sisteminde olmaması lazımken; genelev,kumarhane,meyhane işletiyor,izin veriyor ve vergisini alıyor!
Halkını sömürerek, Allah'ın yarattığı canı kanun nezdinde öldürtüyor ve yine kendilerine Müslüman'ım diye biliyor..
"Allah katında, en değerli olan kimsenin, Allah'ın emir ve yasaklarına en çok bağlı olanlar"(49 Hucurat-13) olduğu ifade edilirken, asıl dikkatinizi buraya çekmek isterim.Yüce yaratıcının açık ve net bir ifade ile belirttiği bu cümleye kaçımız riayet ediyoruz?
Bizi yönetenlerin kaçı Allah'ı yada ölümden sonrasını düşünüyor?
Gerçekten bunları dikkate alan birileri olsaydı, siyaset yapabilir miydi?
Yada Kul hakkına girebilir miydi...?
İşte en basit şekliyle bu tür soru ve cevaplarla, toplumun içinde yaşadığı çelişkileri kolayca fark edebiliriz..
Sistemin çarpıklığını göremeyen yada görüpte anlamak istemeyenlerinde, susmayı tercih etmesi, açık veya gizli olarak ardından gittiği bir partiye mensup olması (bu parti a-b partisi hiç fark etmez...) kendisini yeterli görmesini sağlıyor...
Üstelik ibadet etmekle itaat etmeyi hiç ayırt etmeden ,inandık demekle kendini yeterli buluyor ve kurtulacağına inanıyor...
Evet tabiki de ibadet ettiğimiz doğru!Peki emir ve yasaklara ne kadar itaat ediyoruz? Asıl mesele bu! Devlet ve Millet ideolojisine bağlı olduğumuz kadar, Yüce Allah'ın emir ve yasaklarını gözetebiliyor muyuz ?
Ülkemizin, doğusundan batısına yaşanan politik olaylar yumağından; İnsanlığın ve maneviyatın aldığı yaraları hak ve adalet çerçevesinde değerlendirebiliyor muyuz? Bu doğru veya yanlış diye biliyor muyuz?
Yakınımızdakilere kim olursa olsun yardım edebiliyor muyuz ?
Veya uzağımızdakilere...başka ülkede ölenlere, öldürülenlere, aç kalanlara dua edebiliyor muyuz politik bakışlarımızdan arınaraktan samimice !
Bu nedenle adına ister demokrasi deyin,ister laiklik deyin,ister parti deyin, ister bir başka şey deyin, insan aklının ürünü olan ve rehberi Kur'an olmayan her sistem ve rejim tağuti bir sistem ve tağuti bir düzendir.
Maalesef ki, çığrından çıkan bu dünyanın hızla nereye gittiğini anlamak ve fark etmek zor.Bu düzensizliği anlayamayanlar da sistemin birer çarkı olmayı en başta kabul etmişler bile, ömür tükettikleri televizyon karşında...!
Günümüzün çok tanrılı sistemin de herkes yerini almış bile... Açılıp bakılmayan Kur'an'ın ve İslam tarihinde ki cahiliye adetlerinin her çeşit vehim ve hurafelerinin kalp ve kafalara nasıl modernleştirilerek iyice yerleştirildiğini ve bizlerinde bunu nasıl direnmeden kabul ettiğimizi fark etmeden bile...!
Ben bu ülkenin sahibiyim,ülkenin tüm sakinleri benim kulumdur.Benim merkezi otoritem onların toplum düzeninin temelini oluşturmaktadır.Benim buyruklarım vatandaşlarım için kanundur...diyen liderler ilahlıklarını ilan ederek bize hükmederken ve aslında bizleri demokrasi dininine inandırarak kandırırken...Tıpkı günümüz siyasi liderleri ve politikacıları gibi !
Çalındığımızı bile fark etmiyoruz. Allah'tan koparıldığımızı bile..!
Yöneticisinden, çalışanına ve o toplumda yaşayan herkes; Kur'an'ın çağrısına kulak vermedikçe;İnsan aklı ile hazırlanmış olan adaletsiz,barbar, kanunlarla yönetilmeyi tercih ettiği müddetçe, ne bu kutuplaşmalar, ne bölünmeler ve nede bu acılar asla son bulmayacak ve bu oyun böyle kuşaktan kuşağa tekrar edip duracaktır...