Ana içeriğe atla

KANIYOR HER YANIMIZ

                                                                 
                                                                                                                                          
Neden dünyanın her yerinde insan kanı akıyor. Ortadoğu,Güneydoğu ve Cizre...

14 yaşında canlara kıyılıyor.  Koparılıyor körpe yüreklerden daha açmamış  gonca güller...

Bu mu barış dedikleri? Kendi çocuklarının katili olan bir ülkeye dönüşürken.

Huzur ve kardeşlik otobüsünün kakmasına çeyrek kala, yapılır mı  bu vicdansızlık!

Neyi  paylaşamıyoruz hala? Sonumuzun olduğu bir gerçek  kara toprak...

Yetmedi mi hala ağlayan anaların o yürek sızıları,

Yetmedi mi yarınlara verdiğimiz umutlar...

Nerede kaldı  insanlığımız? 

Nerede kardeşliğimiz, hangi durakta indi birlik ve beraberliğimiz...

Neden zulme suskun bu inançlı dilimiz..

Neler oluyor bize, kayıp giderken vicdanımız.

Hiç mi yok aykırı yanımız, kaybolup giderken bunca heba ettiğimiz yarınlarımız...

Acıyor her yanımız ve kanıyor  tuz bastığımız yaralarımız.

Yardım et Allah'ım, ne hale gelmiş zavallı kulların-ız !

İşte bu satırları tarih tekrar tefekkür ederek bize yeni bir gün de  merhaba dedi...

Peki değer mi bunca acıyı zulmü ve haksızlığı her güne sığdırmak. 

Her güne acıyla başlamak...

Kaldırır mı bunca acıyı bu zavallı yürek.

Yine ölüm, yine zulüm ve cendereye hapsolmuş bunca hesap.. 

Yine ölüm haberleri ile güne başlamak  ve umutların biraz daha yok olmaya başladığı şu günlerde, yarınların karanlığına biraz daha gömülmek, biraz daha büyürken ve ölüme adım adım yaklaşırken, insanlığın nasıl yok olmaya başladığına tanık olmak.

Sizce bu ülkede gelecekten ümitli olan var mı?

Nereye gidiyoruz? 

Yada nereye sürükleniyoruz? 

Vicdanı sorgulanması gereken bir sistemde, ne kadar ve ne nasıl bir adalet bekliyoruz. 

Çocukların öldüğü , anaların ağladığı ve yaşanmamış yarınları bugünden yok ettiğimiz ve hatta tekmelediğimiz bir ülkede neyin demokrasisinden ve neyin kardeşliğinden bahsediyoruz.

Paylaşmadıklarımız nedir?  

Anlaşamadıklarımız...!

Hepimiz birşeylere hapsolmuşuz aslında.

İzleyecekmiyiz hep, seyircimi kalacağız bu durumlara...

Vergisini inine kadar aldığınız ve hesap vermekten çekindiğiniz,

Savaşlara yolladığınız bu halkın çocuklarının hesabını nasıl vereceksiniz?

Vicdanınız kayıp giderken, biraz daha yitirirken insanlığınızı ve kana bulaşmış ellerinizle bize bu ülkede ne verebilirsiniz?

Bunu siz düşünün artık!


Kanıyor her yanımız...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ORTADOĞU'NUN DÜNÜ,BUGÜNÜ VE BEKLENEN SU SAVAŞLARI

Haçlı Seferleri, dünya tarihinin en uzun soluklu mücadelelerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Müslümanlar, amaçlarını anlamak konusunda yetersiz kaldıkları bu yeni komşularını, siyasi rakiplerine karşı kullanabilecekleri bir araç gözüyle bakarak fazla önemsememişlerdir.  Haçlılar da bu durumdan istifade ederek belki de umulandan çok daha rahat bir şekilde ana hedefleri Kudüs'e ulaşmayı ve Ortadoğu'ya yerleşmeyi başarmışlardır.   B aşlangıçtaki heyecan, karmaşa ve ön yargılar aşıldıktan hemen sonra tarafların, siyasi gereksinimlerinin aslında birbirlerinden pek de farklı olmadığı gerçeğini idrak etmeleri güç ve iktidar adına yapılan siyasî ittifakları da beraberinde getirmiştir.   Ve bu günümüzde de farklı versiyonlar ile devam etmektedir. Müslümanlar tarafında Nureddin Mahmud b. Zengi, Selahaddin Eyyûbî ve Memlûklar, Haçlılar safında ise IX. Louis ve bazı istisnalar dışında 200 yıllık bu mücadeleye yön veren, seferlerin kaderini etkileyen temel olgu, siyasî ve ekonomik

AÇIN GÖZLERİNİZİ VE ETRAFINIZA BAKIN

Çöpün içinden yemek toplayan, sokaklarda titreyerek uyumaya çalışan, çocuğunun eğitimine parası yetmediği için kendisini öldüren insanların, evine ekmek götürmek için sokakta peçete satan çocukların olduğu ve gençlerin artık karamsarlaştığı bir ülke gerçeğini yaşıyoruz! Bir taraftan kendini İslam’a nispet edip koca saraylarda düğünler yapan, sonunda pislik olarak çıkacak yemeğini koyacağı tabağa binlerce lira verip, sadece birkaç saat giyip bir kenara koyacağı gelinlik için para savuran, gösteriş olsun diye şatafatlı düğün yapan ve komplekslerinden arınamamış ve bunları bir övünç, bir şeref görerek yaşayan milyonlarca insanlar var. Maalesef bize de böyle bir zamanda yaşamak farz oldu. Bu bizim tercihimiz değildi ama oldu! Bunlar Allah’a teslim olduk, biz gerçek bir Müminiz deseler de, bu sadece bir yalan. Bindikleri son model arabalar ile her yıl bunu nasıl yenileyeceğini düşünen tiplerin çoğalması, geçtikleri sokaklarda yoksullar için “Allah versin” edebiyatı yapıp, “Allah’ın vereceği

ÇÜRÜMEYİ FARK ETMEK

  Çürüyoruz!   Hemde öyle rezil ve vakitsiz bir çürümede değil bu!  Herkes hissediyor artık! İçimizde ve dışımızda fark edilmeye başlıyor. Yalnız içinde yaşadığımız toplumun değil, içinde yaşadığımız dünyayı da çürütüyoruz kendimizle beraber. Denizlerimiz, ormanlarımız, ilişkilerimiz, ruhlarımız… Tabi bu sessiz çürümeye kulak tıkayan ve yokmuş gibi davrananlarda var! Sistemin labirent içinde dönüp dolaşıp aynı yere getirdiği çaresizlikteyiz.  Yoldaki işaretler bize çıkış yolunun nereye çıktığını gösteriyor aslında! Ama umursamıyoruz! Kritik düşünmediğiniz sürece, sorgulayıp, araştırmadığınız ve gerçekleri öğrenmediğiniz sürece ve en önemlisi bilinçlenerek hayatınıza korku ve panik pompalayan, sisteme hizmet eden televizyon kanallarının başından kalkıp itiraz etmediğiniz sürece yine tüm kapılar çıkmaza çıkacak ve bizi döndürüp yine o sistem denilen labirentin içine çekmeye devam edecekler. Türkiye’de 24 saat içerisinde gündem olarak nelerin hızla değiştiğini ve tanık