22 Mart 2020 Pazar

TOPLUMSAL ÇÜRÜME

Toplumsal Çürüme - Servet Ünal    -  1 Kasım 2019

Tatsız bir çağdayız; bir yerde teknoloji baş döndürücü şekilde hızla gelişiyor, insanlık çözülüyor, gevşiyor ve yozlaşarak çürüyor. Diğer yerde eski uygarlıkların yaşadığı topraklar da izler buluyor, dünya tarihiyle yüzleşiyoruz.
Bu gelişmelerin hepsi farklı coğrafyalar da olsa bile, aynı dünya ve yeryüzün de yaşanıyor.
Üstelik geleceğin onun yerini dolduracağını söylemek bile zor. Çünkü bu insanlık tarihinin bir tekrarı gibi görünse de, artık dünyamızın kısa zaman da büyük fiziki problemlerle karışılacağını gösteriyor.
İnsan ömrünün son derece hızlı yaşandığı, tüketildiği, verimsiz kullanıldığı böyle bir devirdeyiz işte…
Hayat telaşından kaç yaşınıza geldiğinizi bile fark edemiyorsunuz.
Bir yandan zamana yetişmekle tükenen ömürler ve hızla gelişip unutulan olaylar, diğer yandan gelecek kuşağı bekleyen belirsizlikler ve ötelenmiş ciddi sorunlar…
Hepsi aynı zaman da, farklı yerlerde gelişiyor.
Ortak olan tek bir dünya..!
Onu da hızla değersizleştiriyor, tüketiyor, savaş ve ölümlere kurban ediyoruz.
Toplumun sadece teknolojik yönde gelişmesini izlemek yetmiyor.
Baş döndüren bir hızla elimizde olan telefonlar bile güncellenmeden çalışmazken,
Bizler gerçek dünyadan soyutlanıp, bir kavanozun içinde gibi yaşıyoruz.
Ahlaki, fikri ve zikri yönde geriliyoruz…
Hayattayız ama hissetmeden, dokunmadan tepkisizce yaşıyoruz.
Ya da yaşadığımızı zannediyoruz..!
Bu sebeple de yenilenemiyoruz..!Yenilenmek derken, üst baş, ev araba değil..!
Belki de yenilenmenin içini dolduramıyoruz.
Kültürsüz, şuursuz ve bencil bir hayat tarzı bizi kuşatmış durumda.
Yeni kuşaklara örnek olacak bir model de oluşturamıyoruz.
Eğitim sistemimiz çökmüş durumda. Bu şimdi olan bir şey değil.
Ama bizler yinede eğitimi övünülecek okullar ve diplomalar olarak görmeye devam ediyoruz.
Eğitimin aile ve niteliği olan sağlıklı bir toplumla beraber şekillendiğini,
Para ödeyerek diploma almanın, gelecek ilişkisi ile bir kâğıt parçasından öteye geçemeyeceğini fark edemiyoruz.
Diplomalı işçi sıfatına dönüşmüş, yığınlar halinde ki kuşakları ve günden güne yitirilen gençlerin travmatik sorunlarının nasıl bir kaygı yarattığını ancak kendilerine sorabilirsiniz..
Aslında yenilenmeyi geçmişte ve bugün de başarmış toplumlar var.
Hatalarını önüne koyarak, dün ve bugünün gerçeklerini analiz edip, kendi toplumları ile barışık olan Norveç, Finlandiya ve Japonya gibiler…

Eğitim sistemlerin de hem doğuyu, hem de batıyı öğretenler,
Halkı ile barışık olup, dünyasını güzelleştirenler var…

Çünkü: başarı bu ikisi arasında dünyayı anlayarak yorumlayabilenlerin geliştirdiği bir gücün ve topluluğun kontrolünde. Bu sistemi de kuşaklarına miras olarak bırakıyorlar.

Bizler, gündelik gündemler ve suni haberleri izlemekle meşgul olurken aynı şehirde, farklı kaldırımlar da yürüyüp birbirine tahammül edemeyen insanlara dönüştük.

Okumadan, üretmeden, değişebileceğimizi ve toplumumuza yön verebileceğimizi zannettik.

Bu zannın da ötesine geçemiyoruz. Çünkü böyle alıştırılmış bir sistemimiz var.
Kendimizi geliştirmekle yeterince meşgul değiliz.

Başkalarının propagandaları ve işgali altında bocalıyoruz.

Karın tokluğu ve mal biriktirme hırsı ile ömür tüketenler bir başka boyut…

Kalıcı olmadığımız dünya hayatında, bankalardan 20 yıllık kredi alarak bir ev sahibi olurken ömrümüzü bankalara ipotekliyoruz…

Eskisi gibi olmayan ve olamayacak şehirlerimizi, mimarimizi, ilişkilerimizi, kültürel ve manevi değerlerimizi kapitalizme çoktan teslim etmiş bulunmaktayız.

Uyanmak için illa bu mahkumiyetlerimizi fark etmemiz mi lazım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

UYANIN!

Great Reset'çilerin Yeni Dünya Düzeninde Türkiye için planı, ABD gibi bir göçmen ülkesi, Çin gibi ucuz işgücü cenneti olması var.  Bu ko...